Saat 00.00 da Eskişehir'e gitmek için meşhur gece yolculuğumuza çıktık. Tabi bir fire vererek...
8 saatlik yolculuğun ardından Eskişehir'deyiz. Eskişehir Otobüs Terminalinin hemen önünde tramvay durağı var ve bilet satışı da gerçekleşiyor.( Bu nedenle ulaşım konusunda hiç zorluk çekmezsiniz. Eskişehir zaten tam anlamıyla şehirleşmenin ustaca yapıldığı tabi doğanın ve tarihinde cömert davrandığı bir şehir. )
1. Gün
Kalacağımız yere varıp hemen keşifçi ve gezgin kişiliğimiz ve midemizde ki senfoni orkestrasını da dinleyerek Porsuk Çayının etrafında bulunan cafelerden birinde ilk kahvaltımızı yaptık. Huzur dolu bir yer ayrıca genç nüfustan kaynaklanan bir enerjide var.
[Aslında Eskişehir'e geldiğinizde çok fazla plan yapmanıza gerek yok tramvay durakları turistik merkezlerde duruyor ve Porsuk çayı eşliğinde nostaljik caddelerde gezebilir ya da oturup çay içip insanlarla uyum içindeki şehre hayran kalabilirsiniz. 2 ya da 3 günlük bir geziyle Eskişehir sizi yormadan zenginliklerini size sunabilir ama bu kısa zaman içinde buradan kopmak istemeyeceksiniz emin olun. Şöyle bir tavsiyede bulunayım eğer deniz kenarında bir şehirde olmak istemiyorsanız şehir gürültüsünden de sıkıldıysanız ama yinede şehir hayatından da kopmak istemiyorsanız kısacası kafanız baya karışıksa Eskişehir'e gelebilirsiniz.]
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Porsuk Çayını turluyoruz. Ve karşımıza Tülomsaş tesisleri çıkıyor ve tesisin içinde Devrim Arabasının sergilendiğini öğreniyoruz. Geri dönüşte Köprübaşı İskelesini görüyoruz ve Eskişehir'in meşhur Esbotuyla Kentpark'a gitmeye karar veriyoruz. [Esbot tarifeleri ve Eskişehir hakkında daha fazla bilgi almak için
buraya tıklayınız.]
 |
Kentpark'tan Porsuk manzarası |
 |
Anadolu Esbot |
 |
Manej'in yanındaki sevimli faytonlar |
Kentpark'ta manejin hemen karşısındaki lokantada da Balaban köfte yiyebilirsiniz. Ama tabi imkanınız varsa asıl yeri olan Sivrihisar'da yemenizi öneririm. Esbotla dönmek istemeyenler için tramvayla da adalar bölgesine dönebilirsiniz.
 |
Tülomsaş - Porsuk Çayı |
Kentpark dönüşü Eskişehirlilerin uğrak yeri olan Esparka gitmeye karar veriyoruz. Espark yokuşunda Paris'te Seine Nehri üzerinde bulunan Aşıklar Köprüsü'nün bir benzeri oluşturulmuş tek farkla aşıklar anahtar kilitlerini nehre değil demiryoluna atıyorlar burada.. İki yalnız gezgin burayı hızla geçip Esparka ulaşıyoruz ve evet ulaşmamızla şok geçirmemiz bir oluyor çünkü Esparkın hemen önünde bir karikatür müzesi ve anlamlandıramadığımız bir kuleyle karşılaşıyoruz. (Sonradan Esparkın eski bir kiremit fabrikasının yerine kurulduğunu ve fabrika bacasının yıkılmadığını öğreniyoruz.) Espark gayet modern ve büyük bir alışveriş merkezi sinema salonları her çeşit markanın yer aldığı mağazaları ve kafeleriyle modern Eskişehir'i yaşayabileceğiniz bir yer fakat biz iki gezginfobik pek modern hayattan haz etmediğimiz için buradaki vaktimizi kısa tutuyoruz.
Tabi yine midemizde ki kara delik bizi yutmadan hemen kendimizi Eskişehirlilerin fastfood çılgınlığı olan Pino'ya attık. Ben açıkçası beğendim hem ev yapımı hissi hem de bir profesyonellik hissediyorsunuz hamburgerlerinde. Pino'dan keyifle ayrıldıktan sonra Porsuk eşliğinde gezmeye devam ediyoruz. Sonra Leman Kültür'de içtiğimiz yorgunluk kahvesinden sonra Eskişehir'i akşam serinliğiyle sokak sanatçıları ve vaktin geç olmasına rağmen canlı sokaklarıyla gezdikten sonra kalacağımız yere bir sonraki gün için enerji toplamaya gidiyoruz.
2. Gün
Eskişehir ile ilgili araştırma yaptıysanız Papağan Çibörek Evi'ni mutlaka görmüşsünüzdür. Bizde buraya kadar gelmişken çibörek yemeden olmaz dedik ve kahvaltıda Papağana gittik tabi çok açız deyince kişi başı 5 çibörekle karşılaştık. Şunu söylemeliyim biz beğenmedik ama gerçekten Eskişehirliler bu mekana ve böreklerine hayran belirli bir saatten sonra tıklım tıklım doluyor burası... Ben yinede deneyin görün derim tabi bizim gibi abartmadan 3 çibörek alırsanız iyi olur :D [Papağan'da en az 3 çibörek alıyorsunuz]
Yaşadığımız kahvaltı şokuyla Dünya Kültür Mirası olan Odunpazarı Evlerini görmek üzere yola koyulduk. Atatürk Lisesi durağında indiğinizde Odunpazarını, müzeleri ve tarihi yapıları rahatlıkla gezebilirsiniz. Biz öncelikle müzeleri keşfe çıktık. Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi harikulade bir müze hem kendi tarihimizin önemli öncülerinin ve liderlerinin hem de dünya tarihinin önemli şahsiyetlerinin ustaca tasvirlerini görebileceğiniz keyif veren bir müze doğrusu.
 |
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi |
 |
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi-Kral Midas(Eşek kulaklı Midas) |
 |
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi-Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî |
 |
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi |
 |
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi-Nasreddin Hoca |
Daha sonra biraz ilerisindeki Çağdaş Cam Sanatları Müzesine gittik. Burada cam sanatına hayran olmamak elde değil yaratıcı ve ince ayrıntılarla takdirlik eserleri Çağdaş Cam Sanatları Müzesine gelip görmelisiniz.
 |
Çağdaş Cam Sanatları Müzesi |
 |
Çağdaş Cam Sanatları Müzesi |
 |
Çağdaş Cam Sanatları Müzesi |

Müzelerin yerini sorduğumuz çok kibar bir amca bize müzelere kadar eşlik ettikten sonra süreli sergilerin açıldığı bir müzede Türk Kahvesi Müzesi açıldığını söyleyince ve uğramamız konusunda da tavsiye verince bir sonraki durağımıza Odunpazarı'nın sevimli evleri, kafeleri ve sokaklarında lületaşı yapan sanatçılarının eşiliğinde Türk Kahvesi Geçici Müzesine geldik. İlk girişte Türk kahvesi ikramıyla karşılanıyorsunuz daha sonra tarihe bir yolculuk yapıp kahvenin yapılışından sunumuna kadar olan bütün aşamalarda kullanılan uzun saplı kavurma tavalarını el değirmenlerini tarihi cezve ve fincanları görüyorsunuz.(tabi şuan yerinde başka bir müze bulunuyordur ama başka bir şehirde olur da karşılaşırsanız mutlaka görün derim.)
Müzeleri gezdikten sonra sıra geldi Odunpazarında kaybolmaya...
 |
Trt ekibide Odunpazarındaydı |
 |
Odunpazarı evleri |
 |
Rengarenk cam eserlerle dolu küçük dükkanlardan bir kare |
 |
Kurşunlu Cami |
Odunpazarının sevimli atmosferine kendimizi kaptırmışken aslında bulmak istediğimiz bir diğer güzellikte Kurşunlu Cami ve Külliyesiydi. Mimar Sinan eseri kabul edilen ve daha önceleri de Mevlevi dergahı olan Kurşunlu Caminin külliyelerinde cam ve lületaşı eserlerinin sergilendiği ve aynı zamanda satıldığı el sanatları bölümü bulunmakta başka bir yerde ise cam eserleri nasıl yapılıyor bilmek ve görmek isteyenler için yapılmış bir cam atölyesi de var. (buradan 30-200 TL arası hediyelik cam eşyalar alabilirsiniz)
 |
Cam Atölyesi |
Camiden yukarıya doğru ilerlediğimizde şirin tur araçlarına rastlıyoruz. Tabi nereden kalktıklarını öğrenmek için araştırmaya başlıyoruz ama kimse bu tur araçlarından haberdar değil sonradan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda ücretsiz olan bu tur araçlarının Odunpazarından 5 kez tur yaptığını öğreniyoruz. (Eğer çok yorgunsanız ya da bol bol vaktiniz varsa yürüyüşünüzü yaptıktan sonra bu şirin tur araçlarıyla Odunpazarını bir kez daha keşfedebilirsiniz. )
 |
Odunpazarı tur araçları (alıntıdır) |
Odunpazarı gerçekten de süprizlerle dolu tarihin değişik yönleriyle size sunulduğu bir yer burada gezerken eski otomobillerle fotoğraf çekinebilir otomobillerin içine girip eskilerin nostaljik atmosferini yaşayabilirsiniz.
Sıra geldi Atlıhan El Sanatları Çarşısına özellikle hediyelik eşya almak için çok güzel bir yer fakat bizden söylemesi eğer fazla zamanınız yoksa kendinizi fazla kaptırmayın.
[Dipnot: Eğer benim gibi bir satranç tutkunuysanız lüle taşı ustalarının yapmış olduğu özel el emeği satrançları rica edip alabilir (çok nazikler zaten kendileri teklif ediyorlar) ve dükkanlarının önündeki şirin masalarda oynayıp vakit geçirebilirsiniz. (vaktiniz bol veya öncelik sıralamanız farklıysa tabi)]
Sıra geldi Odunpazarından ayrılmaya Odunpazarından aşağıya doğru inince otobüs ve dolmuş duraklarını görebilirsiniz. (11 numaralı dolmuşlara binerek Sazova Parkının hemen önünde inebilirsiniz.) Çünkü bir sonraki keşfimiz meşhur Sazova Parkı Masal Şatosuyla, Korsan Gemisiyle, Sabancı Uzay Evi, Eti Su Dünyasıyla ve müthiş atmosferiyle özellikle çocuklu aileler için harika bir eğlence alanı.
 |
Sazova Parkı-Masal Şatosu |
Masal Şatosunun özelliği ülkemizdeki önemli eserlerden esinlenmeler göstermiş olmasıdır.
[Örneğin; Çan Kulesi (Diyarbakır), Adalet Kulesi (Topkapı Sarayı), Ulu Kule (Mardin), Burgulu Kule (Amasya), Galata Kulesi (İstanbul), Yivli Kule (Antalya), ve Kız Kulesi (İstanbul).]
Masal şatosunun içinde çeşitli masal kahramanlarıyla hayal dünyasına güzel bir yolculuk yapabilirsiniz. (rehberler eşiliğinde tur süresi 35 dk) [daha detaylı bilgi için
http://www.eskisehir-bld.gov.tr/eskisehir_parklar.php#bilim ]
 |
Sazova Parkı-Masal Şatosu |
 |
Sazova Parkı-Korsan Gemisi |
Sazova gerçekten çok büyük yerli ve yabancı turist çeken bir park bu nedenle içerisinde bir kahve evi bulunuyor burada bir yorgunluk kahvesi içtikten sonra Sazova Parkından ayrılabilirsiniz.
Eskişehir deyince meşhur capcanlı caddelerini es geçmek doğru olmaz. Bu nedenle Atatürk Lisesinin önünden Kıbrıs Şehitleri Cad. üzerinde yaşlı amcaları ve teyzelerin adeta karşılıklı banklarda kesiştiği sevimli ve tıklım tıklım olan Hamamyolu Caddesini dolaştık buradan İki Eylül Caddesine geçtik Hamamyolunun canlılığı burada biraz azalsa da Doktorlar Caddesiyle adeta İstiklal havası yaşıyorsunuz. (her ne kadar çift yönlü ve modern bir tramvayları olsa da yinede gezerken farklı bir atmosferde hissediyorsunuz kendinizi)
Ve neredeyse Eskişehiri bir uçtan bir uca dolaştıktan sonra Porsuk Çayı etrafındaki restoranlardan birinde akşam yemeğimizi yemeye karar veriyoruz. Vaktimizi yine Porsuk Çayı etrafında ve caddelerde gezerek harcadıktan sonra günü keyifle sonlandırıyoruz.
3. Gün
Son günümüze dünün yorgunluğuyla geç başlamış olsak bile aradaki farkı keşif ruhuyla hızla aşarız umuduyla ilk önce kahvaltımızı yine Porsuk Çayı eşliğinde yaptıktan sonra Esbotla son kez bir porsuk turu yapmaya karar veriyoruz. İsteyenler kısa bir Gondol turu da yapabilir. Ama şimdiden söyleyeyim çok kısa bir tur atıyorlar ne olduğunu bile anlamadan tur bitiyor :D Onun yerine açık Esbotlarla Porsuk'u baştan sona dolaşabilirsiniz. Daha sonra elimizdeki bavullardan dolayı son kez Eskişehirin canlılığını İtalyanvari havasını seyretmek için bir kafede mola veriyoruz.
Ve seyre dalıp zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan ve özellikle de yemek yiyemeden Eskişehire veda ediyoruz.
SON...
Şehrinizin yükünden yorulduysanız ve deniz kenarı şehirlerinin yakıcı güneşinden ve neminden bunaldıysanız genç yaşlı demeden ailecek gelip dinlenebileceğiniz dinlendirici bir şehir olan Eskişehir bizim için gençliğin ve dinginliğin şehri olarak güzel anılarla andığımız bir keşif olarak kaldı. Bir sonraki keşfimizde buluşmak üzere gezgin kalın ;)
[Merak ettiklerinizi sorup söylemeyi unuttuklarımızı ekleyebilirisniz]